TİK TİK … BOOM!

tik tik boom

Zeynep geldi haydi birlikte bir film izleyelim dedi (laf aramızda son zamanlarda bu pek olmuyor) tabi fırsatı kaçırmadım ve yanına ilişiverdim. Kızımın seçimlerine güvenirim bu arada, iyi bir izleyicidir. Müzikal olduğunu bilmiyordum. Film bittiğinde mutluluktan uçuyordum. İzleyip, sonunu bilenler “mutluluktan uçmak” lafımı lütfen yanlış anlamasınlar. Böyle harika bir müzikal izlediğim içindi bu duygu patlamam.

Müzikal bana göre zor bir iş. Mesela geçen gün – yine Netflix’de yayınlanıyor- Cats müzikalini izlemek istedim yarım kaldı. Kostümler, makyaj ve oyuncular harika ama belki o gerçekten sahnede izlenmeli. Müzikal sinetografik bir yapı taşıyorsa kurgusu çok önemli. Senaryo tıpkı bir filmdeki gibi akıp gitmeli. TİK TİK … BOOM! öyle bir müzikal. Üstelik gerçek bir yaşamdan alınmış. Jonathon Larson’un yaşamı anlatılıyor. Jonathan David Larson Amerika doğumlu söz yazarı, besteci, oyun yazarı. Ölümünün ardından Pulitzer Drama Ödülü ve üç dalda da Tony Ödülü kazanmış. Bu ödüller bildiğim kadarıyla Rent müzikaline verilmiş. Sanırım hikayede anlatılan yazım süreci de bu müzikale ait. Eserlerinde özellikle toplumun sorunlarına; çok kültürlülük, homofobi, madde bağımlılığı gibi konulara yönelmiş. Yaşam hikayesinin üzücü tarafı öldüğünde 36 yaşındaymış.

Müzikal küçük apartman dairesinde sevgilisiyle birlikte yaşayan, bir kafede çalışarak geçimini sağlayan, bu arada durmadan söz yazan, beste yapan ve gösteri sanatıyla ilgili kurslara devam eden kahramanımız yaşam doludur. Çok sosyal bir kişidir. Evleri dostlarıyla dolup taşar. Çoğu da tıpkı kendisi gibi sanatçı. Jonathon’ın bir menejeri de var. Ancak yazdığı eserlerin Brodway’in isteklerini karşılayamacağını düşünüyor. Bizimki yılmadan çalışmayı sürdürüyor. Tüm bunlar olurken yola birlikte çıktığı en yakın arkadaşı, ki çocukluklarından biri hiç ayrılmamışlar aynı zamanda ev arkadaşı, artık pes ediyor ve reklam sektörüne geçiyor. Evden taşınıyor, New York’un en pahalı apartmanlarından birinde maaşıyla bir ev tutacak kadar çok para kazanıyor. Sevgili ilişkilerine bir üst aşamaya taşımak, yaşamlarına bir yön vermek istiyor. O bir dansçı ve iyi bir teklif alıyor. Kalmak ve gitmek konusunda Jonathon’ın kararını bekliyor. Jonathon hayatındaki bu iki önemli insanı yoğunlaştığı müzikali nedeniyle duymuyor bile. Nihayetinde en yakın arkaşının aids olduğunu, sürekli ertelediği sevgilisinin ondan alamadığı yanıt neticesinde yaşamına yeni bir yön çizmeye karar verdiğini öğreniyor.

Her biri birbirinden güzel şarkılarla akıp giden bu hikayede inişler çıkışlar ama asla tükenmeyen bir yaşam enerjisi ve dostluk var. Gerçek yaşam hikayesinden alındığını söylediğim için sonunda Brodway’de müzikalinin sahnelendiğini söylememde sakınca yok çünkü zaten okuyunca göreceksiniz.

Böyle güzel müzikaller kolay kolay ortaya çıkmıyor. Bu arada Andrew Garfield’in bu kadar iyi bir sese sahip olduğunu bilmiyordum. Hem oyunculuğu hem de sesiyle benden tam not aldı. Çok yönlü sanatçı diye buna denir sanıyorum. İzleyin kesinlikle keyif alacaksınız.

Not: Bu arada benim favori şarkım BOHO DAYS. Buradan dinleyebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir