BÜYÜKLER SAVAŞIR, ÇOCUKLAR ÖLÜR

büyükler savaşır çocuklar ölür

Ben siteme bu yazıyı yüklediğim sırada Dünya’nın en az 40 bölgesinde savaş devam ediyor. İnternet üzerinde konuyla ilgili araştırma yaparken Integrated Regional Information Networks (1)(IRIN)’ın çatışma bölgelerini gösteren haritasını gördüm. Bazı bölgelerdeki savaşların kaç yıldır devam ettiğini de gösteriyordu bu harita. İşte birkaç örnek; Keşmir’de Hindistan, Pakistan ve Keşmirli gruplar arasında sınır çizgisi için 1947’de, İsrail – Filistin arasındaki çatışmalarsa 1948’de başlamış. Çok değil daha birkaç hafta önce yine bölgede bombalar atıldı, 12 Mayıs 2021’de açıklanan son rakamlara göre Gazze’deki bombalamalarda 14 çocuk öldü. Bugüne kadarsa toplamda 120.000’den fazla insanın öldüğü söyleniyor. Kolombiya’da bitmeyen bir iç savaş var ve en az 220.000 kişinin öldüğü raporlanıyor. Ülkemizde de durum farklı değil! PKK ile yapılan çatışmalarda 33.000 ile 45.000 arasında insan kaybından bahsediliyor. 11 Eylül olaylarıyla başlayan Ortadoğu’daki savaşların etkilerini hepimiz takip ediyoruz. Liste böyle uzayıp gidiyor…

DÜNYA’DA HANGİ BÖLGEDE, KAÇ YILDIR SAVAŞ VAR GÖSTEREN HARİTA

İki büyük dünya savaşıyla ilgili okumalar yaparken ya da dönem filmleri izlerken şöyle bir şey dikkatimi hep çekmiştir; o yıllarda insanlar ya radyodan ya da sokakta gazete satan çocuklardan savaş haberlerini alıyorlardı.  Bugün artık bizler sıcak evlerimizde, akşam sofralarımıza kurulmuş olarak kutsal aile bütünlüğü içinde yemeklerimizi yediğimiz sırada, televizyondan canlı canlı izliyoruz savaşları. Sanki bir kurgu film izlermiş gibi bakıyor belki biraz ah vah’lanıyor, sonra da kapatıyoruz. Yani kendimize itiraf etmesek de üç maymunu oynuyoruz.

Şimdi şöyle bir düşünce geçmiyor mu zihninizden: Biz ne yapabiliriz ki?

Bu soruya verebileceğim çok net ve somut bir cevabım yok ama çocukları bu savaşlara mahkum etmekten vazgeçmemiz gerektiğini biliyorum. Bu bakış açısı yaşadığım şehirde sürekli karşıma çıkan göçmenlere karşı daha duyarlı hâle getiriyor. Onlar zaman zaman dileniyor, ekmek aldığım fırında boğaz tokluğuna çalışıyor, mahallemde kiraladıkları bir dairede üst üste yaşıyorlar. Kafamın içinde hep şu soru dolaşıyor: Acaba bir gün ben de ülkemden göçmek zorunda kalır mıyım? Durumu elimde olmadan içselleştiriyorum ve sanki o an gerçekleşmiş gibi yaşıyorum. Bugün huzur ve güven içinde odalarında yatan, ellerindeki akıllı cihazlardan netflix izleyen çocuklarımı bir gün yanımıza tek bir bavul bile alamadan, sadece üstlerindeki giysilerle bir ülkeden bir ülkeye sürüklemek zorunda kaldığımı hayal ediyorum. Gittiğim her yerde dışlandığımızı, biten her şeyin sorumlusuymuşuz gibi hor görüldüğümüzü düşünüyorum. Düşünmesi bile bu kadar yıkıcıyken ya yaşaması…

ÇOCUKLARIMIZ KORKUYLA YARALI BÜYÜYOR

BM Çocuklara Yardım Fonu UNICEF, Suriye savaşı nedeniyle oradaki çocukların ölüm korkusu içinde, çaresizlikle büyüdüklerine dikkat çekiyor. O bölgede her beş çocuktan dördü insani yardıma muhtaç. Bu ihtiyaçlar; soğuktan koruyacak giyecek, sağlık hizmeti, gıda ve eğitim ama hepsinden önce güvenlik olarak belirtiliyor. Yine aynı kaynaktan alınan verilere göre 2011’den bugüne Suriye’de 9 bin çocuk bu anlamsız savaş yüzünden hayatını kaybetmiş. Bu yetmezmiş gibi 5 bin çocuk zorla silah altına alınmış.

Çocukların çocukluklarını ellerinden alıyoruz. Dünyanın geleceğini yok ediyoruz. Savaşan bir ülkede aklımızın alamayacağı eziyetlere katlanmak zorunda kalan bu çocuklardan hayatlarına devam edebilenler yarın nasıl yetişkinler olacaklar? Nefret nefreti doğurmayacak mı? Daha bu sabah haberlerde Avrupa’nın birçok ülkesinde siyasi konjonktürde faşizmin yükselişte olduğuna dair haberler dinledim. Benim çocukluğumda izlediğim bir uzay dizisi vardı. Orada tüm dünya ülkeleri birlik halindeydi. O zamanlar bana ne kadar güzel gelirdi. Her zaman kardeş kardeş geçinebileceğimizi düşünürdüm. Ama insanlar aslında o dizide de savaşmak için bir aradaydı. Bu kez de galaksi içinde farklı gezegenlerde yaşayan canlılarla savaşıyorlardı. Bugün bu gerçekle yüz yüzeyim ve artık insanlığın savaşmaktan vazgeçeceğine dair ümitlerimi tamamen yitirdiğimi söyleyebilirim. Peki biz savaşırken çocukları da peşimizden sürüklemek zorunda mıyız?

Bu sorunun cevabı bana göre elbette ki HAYIR. O çocukların şansızlığı o topraklarda doğmuş olmaları. Uluslararası yasalar bu konuda ne diyor peki?

İnternette Türkiye Barolar Birliği tarafından yayınlanmış ve Prof. Dr. Özden Sav tarafından yayınlanmış bir rapor var: ULUSLARARASI İNSANCIL HUKUK AÇISINDAN SAVAŞ ve BARIŞ HUKUKU. İnternet üzerinden bulup okuyabilirsiniz. Burada savaşta çocukların 1949’da imzalanan Cenevre Sözleşmesine göre korunması gerektiği belirtiliyor ilgili madde şöyle:

“1949 Cenevre Sözleşmeleri’nden 4. Cenevre Sözleşmesi, sivillerin esirgenmesine ilişkin olan Sözleşme’dir. Bu Sözleşme’nin 17.-27. Maddeleri arasında çocukların esirgenmesine özel hükümlere yer verilmiştir. Sözleşme’nin 3.bap yani 27-31.maddeleri arasındaki bölüm silahlı çatışmada çocukların korunması bakımından önemli: 4.Cenevre Sözleşmesi BAP III “Korunan kimselerin statüsü ve onlara yapılacak işlemler: başlığı altındaki bu bölümde yer alan kuralların, işgal altındaki topraklara da uygulanacağı açıklanmaktadır. Sözleşme’nin anılan bölümünde yer alan “genel olarak” başlıklı 27.madde: ilk fıkrası, “her durum ve koşul altında; şahıslarına, namuslarına, aile haklarına, dini inançlarına ve ibadetlerine, alışkanlık (itiyat), örf ve adetlerine saygı gösterilmesi korunan kimselerin hakkı” olduğu hükme bağlanmaktadır. “Bunlar her zaman insani muameleye tabi tutulacaklar ve bilhassa şiddet veya tehdit hareketlerine, hakarete veya halkın tecessüsüne karşı himaye olunacaklardır”.

Ek protokol ise şöyle devam ediyor:

1977 tarihli ek I.Protokol’e uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmalarda, çocuklara ilişkin olarak getirilen kural 15 yaşın altındakilerin savaşçı olarak silah altına alınamayacağına ilişkin yasak getirir.139 Madde 77- Çocukların Korunması: 1. Çocuklara özel saygı gösterilecek ve uygunsuz saldırılara karşı korunacaklardır. Çatışma Tarafları yaşlarından ya da başka nedenlerden dolayı bunlara gerekli yardım ve bakımı sağlayacaktır. 2. Çatışma Tarafları 15 yaşına ulaşmamış çocukların düşmanca davranışlara doğrudan katılmamaları için gerekli her türlü önlemi alacaklardır; özellikle de bu çocukların silahlı kuvvetlerde görev almalarından sakınacaklardır. 15 yaşını dolduran ancak 18 yaşını doldurmayan kişilerin askeri olarak görevlendirilmesinde, çatışma Tarafları yaşı daha büyük olanlara öncelik tanımaya özen göstermelidir. 3. İstisnai durumlarda, paragraf 2 hükümlerine rağmen, 15 yaşını henüz doldurmamış çocuklar doğrudan düşmanca eylemlerde bulunur ve karşı Tarafın eline düşerse, savaş suçlusu olsun olmasın, bu maddenin sağladığı özel korumadan yararlanmaya devam edeceklerdir. 4. Silahlı çatışma ile ilgili nedenlerden dolayı tutuklanmaları, alıkoyulmaları ya da göz altına alınmaları halinde, çocuklar maddenin 75 paragraf 5 hükümleri uyarınca ailelerin aile birimleri olarak yerleştirildikleri yerler dışında yetişkinlerin kaldığı yerlerden ayrı yerlerde kalacaklardır. 5. Silahlı çatışma ile ilgili suçlar için verilen ölüm cezası suçun işlendiği tarihte 18 yaşın altında olan kişilere uygulanmayacaktır”

çocuk ve savaş
Bu görsel Evrensel gazetesinden alınmıştır.

Yine aynı yazıda 2015 yılı Unicef rakamlarına yer veriliyor:

BM Çocuk Fonu-UNICEF istatistiklerine bakılırsa, günümüzde yaklaşık yirmi (20) milyon çocuk evlerini, yaşadıkları ülkede süren iç çatışmalar ya da insan hakları ihlalleri dolayısıyla evlerini terk edip kaçmak, civar ülkelerden birinde “sığınmacı” (refugee) olmak, ya da kendi ülkelerinde kalsa bile “yeri değiştirilmiş kimse” (internally displaced people) niteliğini almak durumuna düşmüştür.137 Son on yıl içinde, en az iki (2) milyon çocuk ülkede süren silahlı çatışma nedeniyle yaşamını kaybetmiş; bu sayının en az üç katı (6 milyon) çocuk da kalıcı malûl (ciddi biçimde özürlü) hale gelmiştir. Bir (1) milyondan fazla çocuk ise ya yetimdir ya da ebeveyninden (ana babasından) ayrılmıştır. Her yıl, kara mayınları nedeniyle yaralanan ya da ölen çocuk sayısı 8,000 ila 10,000 arasında değişmektedir. Dünyada, toplam 800,000 kadar on sekiz yaşından küçük yaştaki kız ya da oğlan çocuğunun dünyanın farklı coğrafyalarında süren yaklaşık 30 farklı silahlı çatışmaya “çocuk asker”(child soldier) olarak aktif katılmaktadır. Bu sayıların ne yazık ki, yıllar geçtikçe pek değişmediğine de tanık oluyorsunuz. (3)

4 Haziran Uluslararası Savaş Mağduru Çocuklar Günü olarak Dünya Önemli Günler listesinde yerini almış. Yukarıda bir bölümünü verdiğim gibi maddeler bu şekilde ayrıntılanarak uzayıp gidiyor. Daha detaylı incelemek isterseniz kaynakçada ulaştığım dökümanın bilgilerini verdim okuyabilirsiniz. Yani yasalar yerli yerinde. Her şey iyi güzel de asıl önemli olan şey şu: Bizim modern, mükemmel, uzay çağını yaşayan Dünyamızda çocukların savaş nedeniyle mağdur olmasının önüne geçilebiliyor muyuz?

KAYNAKÇA:

  • Integrated Regional Information Networks (IRIN)
  • T.B.B. Prof. Dr. Özden Sav – ULUSLARARASI İNSANCIL HUKUK AÇISINDAN SAVAŞ ve BARIŞ HUKUKU (2015) yazısından faydanılmıştır, internet üzerinden raporu ulaşılabilir.
  • UNICEF’in çocuk askerlerle ilgili çalışmalarına, bu Uzmanlık Kuruluşu’nun internet sayfasından erişilebilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir