KUM TEFRİKALARI

kum tefrikaları

Ömür İklim Demir’in Muhtelif Evhamlar Kitabı’nı okumuştum. İlk öykü kitabıydı. Çok sevmiştim. İkinci kitabının çıktığını duyunca hemen alışveriş listeme ekledim. Bir süre çalışma masamın üzerinde okunma sırasının gelmesini bekledi. Açıkcası biraz göz korkutan kalınlığı vardı: 400 küsur sayfalık bir roman. Sonra okumaya başlamadan yakın çevremden kitapla ilgili bazı eleştiriler aldım. Ben genelde bir kitaba başladığımda bitirmeden önce internet üzerinde kitap hakkında bir araştırma yapmam. Yani kim ne düşünmüş bunlara önce kendimi kapatırım. Elbette alışveriş öncesinde kısa kısa tavsiyelere bakarım ama detaylı yorumlara girmem. Çünkü benimle kitap arasında doğrudan bir ilişki kurulması için bunun böyle olması gerektiğine inanırım. Eğer okursam başkaların değerlendirmelerinin gölgesinde bir okuma yapmam gerekir ki, bu benim engel olamayacağım bir şeydir. Bir kere bilinç altı devreye girmiş olur. İşte yakın çevremden bir arkadaşımdan “ilk kitaba göre çok da olumlu yorumlar yok” bilgisi bir kere tarafımdan işitilmiş oldu. Nihayet kitabı okumaya sıra geldiğinde ilk sayfasından son sayfasına kadar kitap gerek kurgusuyla gerek diliyle gerek karakterlerinin canlılığıyla beni içine aldı. Ben epeyce bir uzun giriş paragrafı yazdığımın farkındayım fakat Ömür İklim Demir’i can-ı gönülden kutluyorum. Güzel bir roman. Üstelik ilk roman yazmış. Demek ki yazarlar türler arasında geçişi çok da rahatlıkla yapabiliyorlar. Ayrıca ben satırlarda gezinirken bir öykücünün anlatı dilinin izlerini de gördüm. Bu nedenle bir kez daha kutluyorum.

Kum Tefrikası iki zamanlı bir roman. Günümüzde başlıyor bir süre sonra anlatı zamanı bulunan bir günlükle birlikte 1914’de taşınıyor. Roman İttihat ve Terakki Dönemine dair inceden eleştiriler getirirken, ben gibi okuyucuları dönemle ilgili daha çok bilgi edinmek üzere meraklandırıyor. Romanın baş kahramanı Suruç’ta cerrahlık yapan Mithat Uzak. 40’lı yaşlarında bir kez aşık olmuş ama hiç evlenmemiş. Çocukluğu Kurtuluş’ta geçmiş. Yakın zamanda çok sevdiği anne ve babasını trafik kazasında kaybetmiş. En az onlar kadar sevdiği bir dostu var: Murat Hoca. (Bu arada ben nedense bu Murat Hoca’nın isminin Murat Gülsoy’a gönderme olduğunu düşündüm. Çünkü kitabın içinde yazar hocasına özellikle teşekkür ediyor. Belki de bir teşekkür şeklide buydu. Kitabın baş karakterlerinden birine ismini vermek.) Suruç’ta günleri hep aynı şekilde akıp giderken bir gün bir telefon alıyor, Yurdagül Halasından kendisine miras kaldığını öğreniyor; bir konak. Nihayetinde mirası kabul ediyor, İstanbul’a gidiyor, evi görüyor ve babasının yıllarca kahramanlık masallarını anlattığı pilot yüzbaşı Şevket Kamil Enişte’nin günlüğünü buluyor. Tabii eski dilde yazıldığı için hiç bir şey anlamıyor. Çeviriler konusunda Murat Hoca’dan yardım alıyor. Bu arada anlatı devam ederken hem Murat Hoca’nın hem Mithat’ın hayat hikayesine şahit oluyoruz. Onlarla birlikte sevdiklerinin, arkadaşlarının, Yurdagül Halayla kocası Şevket Kamil Enişte’nin. İlk çevirilerle Mithat, Şevket Kamil Enişte’nin hiç de anlatıldığı gibi bir savaş kahramanı olmadığını sadece muhaberatta görevli bir subay olduğunu anlıyor. Ama zaman geçtikçe günlük sayfalarında ilerledikçe başka başka gerçeklerle karşılaşıyor.

Okurken bu romanı yazmanın ne kadar zor olduğunu düşündüm. Çok araştırma gerektiren bir konu. Günlük gerçek gibi yazılmış. O dönemin diline, tarihine çok hakim olmak gerekiyor. Üstelik öyle bir kurgu var ki tam roman bitti diyorsunuz, bakıyorsunuz her şey yeniden başlamış. Ömür İklim Demir Kayıp Rıhtım‘da Yazarın Kaleminden başlığı altında yazma sürecini şöyle anlatmış:

Kum Tefrikaları’nın Yazım Süreci

2014 yılının sonlarıydı, Muhtelif Evhamlar Kitabı’nı yeni bitirmiş, öykü dosyasını birkaç yayınevine göndermiştim. Bir yerlerden olumlu ya da olumsuz bir cevap gelmesini, hatta cevabı da geçtim, bir yerlerden herhangi bir ses çıkmasını bekliyordum. O dönemde, sabaha karşı bir vakit, çölde geçen bir rüya gördüm; uyanır uyanmaz da hatırlayabildiğim kadarını telefonuma not ettim. İşte tam olarak böyle başladı Kum Tefrikaları.

Elbette takıldığım noktalar da oldu. Belki bir gün fırsat bulur kendisine sorarım. Mesela sevdiklerinin ölüm şekilleri arasındaki benzerlikler. Elbette nasıl öldüklerini söylemeyeceğim ama; annesiyle babası ve karısıyla oğlu sonra Murat Hoca ile Meftune Hanım’ın ölümleri benim takıldığım noktalar oldu.

Karakterler elbette bu kadarla bitmiyor. Osmanlı’nın o dönemki toprakları söz konusu olunca ve yaklaşan Dünya Savaşı, işin içine İngilizler ve ajanlık faaliyetleri de giriyor. Ayrıca romanın kedileri de birer karakter. Üstelik karakterlerin bir bölümü zamana meydan okuyor (!)

İçinde döneme ait fotoğrafları, sözlüğü ve diskografisiyle titiz çalışılmış bir roman.

Sonuç olarak benim tavsiyem mutlaka okuyun çok seveceksiniz. Bu arada artık youtube kanalımda da bazı kitapların tanıtım videolarını yayınlıyorum. Kum Tefrikalarını da anlattım:

KÜNYE:

Kitap adı: KUM TEFRİKALARI

Yazar: Ömür İklim Demir

Yayınevi: YKY

Sayfa: 432

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir