Dün çok güzel bir film izledim. Hatta bu filmi izleyebilmek için güzel havada daha da bir kalabalıklaşan Kadıköy’ün yolunu tuttum ama deydi. Radiogram kesinlikle tavsiye edeceğim bir filmdi. Kendi kendime sık sık film izle diyorum. Çünkü kültürel olarak beslenmenin en güzel yollarından biri kaliteli filmler .
VİZYONDAKİ FİLMLER
Şu an vizyonda birçok yeni yapım var, ayrıca geçtiğimiz Cumartesi İstanbul’da Filmekimi de başladı. Ancak gerek hikayesi, gerek tekniği açısından festival filmleri olarak adlandırdığımız bu tarz filmler maalesef çok fazla salonda gösterilmiyor. Meselâ Filmekimi için 4 ya da 5 salon ayrılmış durumda. Bu yıl festivalden bir film izleme şansım olamadı, bilet yakalayamadım. Ancak artık BAŞKA SİNEMA diye bir yapılanma var. Vizyondaki filmler dışında, festivallerde gösterilmiş özel yapımlar yine sınırlı sayıda salonda ama daha uzun süre gösterimde kalıyor. İşte Radiogram ‘da onlardan biriydi. Avrupa yakasında oturmama ve buradaki salonlardaki gösterimini kaçırmama karşın inatla filmin izini sürdüm, dün izledim. Başka sinema ‘nın programlarını takip etmek isterseniz BURADAN sitesine ulaşabilirsiniz.
IMDB SIRALAMASI
Filmleri takip ederken imdb sıralaması, senaristi ve yönetmeni benim için öncelikli. Bu tarz filmlerde güzel bir kitap okurmuşcasına sonradan benliğinizin bir yerlerinde yansımalar kalıyor. Radiogram imdb film sitesinde 7.1 ile notlanmış ki bu oldukça iyi bir oy. Filmi izlediğinizde göreceksiniz çok büyük bütçeli bir iş de değil. Vizyondaki filmler dev bütçelerle çekilirken bu tarz filmler genelde küçük bütçelerle ortaya çıkıyor. Radiogram imdb filmler klasmanındaki sıralamasını görmek isterseniz BURADAN bakabilirsiniz.
RADIOGRAM , MÜZİK ÖZGÜRLÜKTÜR
Filmin hikâyesi çok da uzak olmayan bir tarihte 1971’de geçiyor. Gerçek bir hikâyeden sinemaye uyarlanmış. Bulgaristan’da komünist rejim etkili. Her türlü müzik ve dini ifadeler yasak. Özellikle rock’n roll dinleyen gençler hapse atılıyor, işkence görüyor. Müslüman bir ailenin genç babası Ali hapisten çıkıyor özgür olmadığı topraklarına geri dönüyor. Baskıyı uygulayan ise birlikte büyüdüğü çocukluk arkadaşı. Ali’nin küçük oğlu Ahmet rock’n roll tutkunu, radyosu kırılınca Ali 100 km.lik yolu göze alıyor, hem oğlunun müzik tutkusunun hem de kendi özgürlük tutkusunun peşine düşüyor. Film tüm insanlığa ders olacak temel bir mesajla bitiyor. Spoiler içerdiği için bu mesajı veremiyorum ama eğer filmi bir şekilde bulabilirseniz mutlaka izleyin derim.
Bu arada film o dönemlerde Bulgaristan’da yaşayan POMAK TÜRKLERİ’nin hikâyesi. 1980 ve 90 yıllarda akın akın Türkiye’ye göç eden Bulgar Türklerini hatırlattı film bana.