SONDAN SONRA

Günler artık incecik, öylesine gerilip uzatılmış ki zaman içinden akıp dökülüyor. syf.29

Nasıl tanımlamam gerektiğinden emin olamadığım bir metini okuyup, bitirdim. ‘Metin’ diyorum çünkü tür olarak nereye yerleştireceğime karar veremedim. Gerçi yayınevi ‘roman’ olarak nitelemiş. Haksız da sayılmazlar. Hatta novella diyebiliriz. Hikâyesi, kurgusu bunu karşılar ama dilindeki şiirsellik? Ya da anlatı için seçtiği teknik?…

Bahsettiğim metin, hadi baskıya ve dağıtıma girmiş haliyle roman diyelim, Megan Hunter’ın Sondan Sonra isimli eseri. Yazar, 1984 Manchester, İngiltere doğumlu. Edebiyat üzerine lisans ve yüksek lisans yapmış. Şiir ve roman dallarında çalışmalar yapıyormuş. Romanı tavsiye üzerine değil, Yapı Kredi Yayınları Beyoğlu Mağazası’nda attığım turlar sırasında fark etmiş, hemen almıştım. Konusu ilgimi çekmişti. Kapağında roman yazıyordu ama içini açıp göz gezdirdiğimde mısralar şeklinde bir metin akışı vardı ve işte bu benim çok ilgimi çekmişti.

Sondan Sonra beni yanıltmadı hatta oldukça etkilendim. Öncelikle yazarın tekniğini beğendim. Romanı okurken aklıma sık sık Sevim Burak’ın birbirine iğnelediği metinleri geldi. Hep anlatılır ya Sevim Burak bir öykü kurarken cümleleri asar, tıpkı bir terzi gibi bir birlerine iğneleyerek birleştirir, beğenmezse çözer, diğeriyle birleştirirmiş. Yazar Sondan Sonra’yı yazarken kurguyu muhtemelen kafasında çözmüştür ve ne olacağını bilerek yazmıştır. Yine de cümleleri kısa paragraflar halinde vererek, okuyucuya tıpkı bir öykü gibi fazlalıklarından arınmış, yalın bir metin sunmuş olması takdire şâyân. Üstelik tür olarak distopik bir fantazya dünyası yaratmış. Örneğin karakterlerin tam isimlerini bilmiyor, onları isimlerinin baş harfleriyle tanıyoruz.

N artık haberleri dinlemiyor. Ya da seyretmiyor. Kimse seyretmiyor. O yüzden olan biteni uzun bir süredir bilmiyoruz. İşte böyle yapıyoruz. syf.21

Romanda günümüze çok da uzak olmadığını tahmin ettiğimiz bir zamanda, sular altında kalmış bir dünyanın bahsi geçiyor. Kayıplar yaşanırken roman bir doğumla başlıyor. Bu bebeğin büyümesiyle eş zamanlı olarak insanın çaresizliğini izliyor, kadının ve erkeğin arasındaki ilişkiyi bir okuyucu olarak anlamlandırmaya çalışıyoruz. Metnin arasına iliştirilmiş italik alıntılarla geçmişten gelen efsaneler ve mitler yeniden yorumlanıyor. Hikâyenin bir yolculuğa dönüşmesi ve yine başladığı yere dönmesi de kurgunun tüm gerekliliklerini yerine getiriyor. Bence tıpkı yaşam denilen şey gibi.

Bir insan öleceğini anladığı zaman dünyanın birdenbire kendisi hâline geldiğini okumuştum. syf.53

Romanda ana kahramanımız, aynı zamanda anne olan kadın, bir çok kez hamile kalmayı denemesine rağmen, olgun yaşlarda ilk çocuğunu dünyaya getiriyor. Üstelik tam da böyle çaresiz bir zamana geliyor doğumu. Bebek doğarken kocası da yanında değil. Zaten anlatının devamında bebeği bir metafor olarak düşünürsek ve bebeği yeniden varoluş yerine koyarsak yaşamı koruyan ve sürdüren kadın oluyor. Adam bedensel olarak güçlü olmasına rağmen hep kaybetmeye daha yakın duruyor.

Hamilelik testindeki yalnız çizgiler bir başarısızlık gibi, tekil bir sadelik gibi görünüyordu. Her seferinde hamile olduğumu düşünüyordum. İşyerinde, bilgisayarda yazarken kolumun üst kısmıyla göğüslerime bastırıyor, acıyor mu diye bakıyordum. Bir ay, süpermarketten alınmış bir testte olabilecek en zayıf çizgi gözüktü. Sonra, günler geçti ve bir hastalık gibi, bir defin gibi kan aktı. Elimi meyvesiz karnıma koyup yasını tuttum. syf.44

İtiraf ediyorum bazen bir romanı okurken atladığım satırlar olur çünkü bana göre zaman kaybıdır. Ne metne bir faydası vardır ne de bir okuyucu olarak beni cezbeder. Gelin görün ki bir takım kitaplar buna izin vermez. Sizden saygı ister. Sondan Sonra da onlardan. Bu kısacık romanın tek kelimesini bile atlamamak ve ufacık bir şey kaçırmamak için araya Ankara ve İzmir gezilerini aldım. Aklım dağınıkken ya da yorgunken onu okuyamazdım.

İçinden yürüyüp gidiyoruz. Hikâyelerimizi bozuk para verir gibi birbirimize anlatıyoruz. syf.49

Ben yukarıdaki gibi bir çok cümlenin altını çizdim. Romanı okuyup bitirdikten ve burada tanıtmak için hazırlıklara giriştiğimde biraz araştırma yaptım. İlk baskısını 2019’da yapmış, elimdeki ikinci baskı. Türkçe hiçbir yoruma rastlamadım. Çok şaşırdım. Kitap satış sitelerinde okuyucu yorumlarına baktım, daha bir şaşırdım. Gerçekten bu romanı benim bakış açımla okuyup, yorumlayan kimse olmamış mıydı? Sondan Sonra, bilinen ve rahatlıkla tahmin edilebilen bir konuyu yeni bir teknikle sunuyor. Üstelik dümdüz okunacak bir metin değil kesinlikle. Katmanlı bir yapıya sahip. Kadın erken ilişkilerinden tutun, var oluş meselesine, doğanın yok oluşundan, yenilenme meselesine, aile ilişkilerinden doğurganlığa bir çok şey buldum ben.

Keyifli okumalar dilerim,

KÜNYE:

KİTABIN ADI: SONDAN SONRA

YAZARI: MEGAN HUNTER

ÇEVİRİ: AYÇA ÇINAROĞLU

YAYINEVİ: YAPI KREDİ YAYINLARI

YAYIM TARİHİ: 2019

SAYFA SAYISI: 95

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir