BEN MUCİT OLDUM , çocuk hikayesi

ben mucit oldum

Oya çok meraklı bir çocuktu. Annesi işe giderken sordu : “Neden gidiyorsun?” Sonra da “Gitmesen olmaz mı?” dedi.

“Çalışmalıyım” dedi annesi kapıdan çıkarken. Sonra da: “İşimi seviyorum” dedi.

Oya çok ağladı. Gözyaşlarını annesine gösterdi “Beni sevmiyor musun peki?”

Annesi Oya’ya sarıldı “Annelerle babalar çocuklarını elbette çok sever ama herkesin bir işi vardır. Büyüyünce tıpkı senin de bir işin olacağı gibi.” El salladı ve gitti.

Oya babasına sordu: “Baba büyünce benim işim ne olacak?” Babası elini başına götürdü, düşündü, düşündü, düşündü… “Buldum” dedi. “Sen çok meraklı bir çocuksun bence mucit olacaksın.” Babası el salladı, o da işe gitti.

O sabah hava çok güzeldi. Üzgün olduğunu bildiği için dadısı “Hadi gel bugün parkta piknik yapalım Oyacım” dedi. Parkta geldiler. Piknik örtüsünü çınar ağacının altına ağacın altına serdiler. Oya dayanamadı dadısına sordu “Dada… Mucit ne demek?”

Dadısı düşündü, düşündü, düşündü ve sonunda şöyle dedi: “Yeni şeyler bulan kişi”

Oya yeni şeyler bulan kişi olmayı çok sevdi. Bunun için daha çok soru sorması gerekliydi. Piknik örtüsünün üzerine sırt üstü uzandı. Gökyüzünü izledi. Sonra dadısına ard arda sordu: “Dada… Bulutlar neden beyaz?… Dada… Kedi ağaca nasıl tırmanır?… Dada… Karıncalar nerede yaşar?… Dada… Uçaklar nasıl uçar?…”

Soru sormak onu epeyce yormuştu. Kocaman esnedi. Tam tatlı bir uykuya dalacaktaki elinde rengarenk balonlarla gelen baloncuyu gördü. Dadısından izin aldı koştu yanına “Baloncu amca bu balonlar uçar mı?” dedi. Baloncu sorusunu anlamadı. Sandı ki Oya tam da şöyle dedi: “Baloncu amca balonları biraz da ben tutabilir miyim?” Verdi bütün balonları Oya’nın eline. Küçücük Oya havalandı birden. Uçtu… Uçtu… Uçtu… Ay’a kondu. Elindeki balonları gören tenleri mavi renkli Ay Çocukları etrafına toplandı. Oya’ya bir şeyler söylediler. Ama söyledikleri kelimeler ağızlarından küçük balonlar olup uzayda kayboldular. Böylece Oya onların dediklerinden hiçbir şey anlamadı. Bu Ay Dili olmalı diye düşündü. Oya bu kez onlara bir şey söyledi. Ama onlar da anlamadı. Bu da Dünya Diliydi çünkü. Oya çok üzüldü. Oysa ne kadar çok sorusu vardı. Mesela Ay neden yuvarlak?… Burada hangi yemekleri yiyiyorlar? Neden tenleri mavi renk? Aydaki evler neye benzer? Neden hiç ağaç yok? Kelimelerle konuşup anlaşamayınca Oya hemencecik bir çözüm buldu. Elleri ve kollarıyla, gözleri ve kaşlarıyla ne demek istediğini anlattı. Küçük Ay Çocukları da tıpkı onun gibi yaptı. Böylece arkadaş oldular. Hep birlikte çok güldüler. Sonra gitme zamanı geldi. Çok geç olmuştu. Oya renk renk balonlardan Ay Çocuklarına birer tane verdi. Kendi için de bir tane ayırdı. Kırmızı ve en büyüğünü. Çünkü yolu çok uzundu. Onun ipine tutundu, başlatı yine uçmaya. Sonra Gözünü açtığında dadısı “Meraklı küçük hanım çok soru sorunca ne çok yoruldu? Horul horul uyudu.” dedi.

Gördüğü rüyanın etkisinden henüz kurtulamayan Oya gülümsedi “Yok dada aslında ben uyumadım, mucit oldum, yeni bir dil buldum” dedi.

Yazan: Dilek Yılmaz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir