BOZKIR

bozkır roman

Okuması da anlaması da çok kolay olmayan bir romanı tanıtacağım sizlere. Kitap kulübümüzün Aralık 2023 kitabı olarak seçtiğimiz Bozkır romanı birçok açıdan okuyucuya farklı bir deneyim sunuyor. Sabırlı bir okuyucu olup olmadığınız, okurken ipuçlarından ne kadar faydalandığınız ya da bir eser üzerine üst okuma yapmayı sevip sevmediğiniz bunlardan birkaçı…

Öncelikle neden bu romanı seçtik ondan bahsedeyim. 2022 İstanbul Kitap Fuarı’ndan son dönemlerde harika kitaplar yayımlayan Siren Yayınları’nın standından almıştım Bozkır’ı. Oradaki görevli arkadaşlarla ayak üstü yaptığımız sohbetlerde önerdikleri romanlardan biri olmuştu. Hakkında çok konuşulan, iyi bir eser olduğunu söylemişlerdi. Bozkır’ı 2023 kitap kulübü seçkimize alınca arkadaşlarla birlikte okumak için beklettim.

Kitap kulüplerinde belirli bir buluşma tarihi olunca arkadaşlarınızla ortak okuma yapıyorsunuz. Gruptan şöyle mesajlar gelmeye başladı: “Okuyan var mı? Nasıl gidiyor?” Okuyan herkes zorlamıştı. Peki neden? Bu noktada kendimce tespitlerimi paylaşabilirim. Öncelikle hikâye Amerika Birleşik Devletleri’nde geçiyordu. Kızılderililer ile toprak savaşlarının sürdüğü, demir yolunun yeni yeni kurulduğu dönemler anlatılıyordu. Kurguda iki ana hikâye akarken, bu hikâyeler sona doğru bir yerde birleşiyordu. Üstelik bu iki hikâyelerden birindeki kahramanlar Meksikalı diğeri ise Yugoslavya topraklarından göçmüştü. DİKKAT BU NOKTADA KURGUYA DAİR KİLİT BİR BİLGİ VAR. OKUYACAK OLANLAR İÇİN SÜPRİZİ KAÇIRABİLİR. İlk hikâyedeki ana karakterinin konuştuğu kişinin aslında bir deve olduğunu ancak ortalarda anlayabiliyorsunuz. O zamana kadar karşısındaki bir kişiye anlattığını düşünerek okuyorsunuz. Ancak deve hikâyesinin bu romanın ana fikri olduğunu sonra araştırarak öğreniyorsunuz ki o da çok ilginç bir gerçek hikâyeye dayanıyor. Romanda Hi Jolly ile çevrilen müslüman kişi gerçek bir karakter. Asıl ismi Hacı Ali olan kişi Osmanlı’nın iki devesiyle birlikte eğitmen olarak Amerika’ya geliyor. Çöllerde savaşmak için bir deve birliği kurmak isteyen Amerika Ordusu’na Abdülmecit tarafından hediye edilen develeri kıtaya götürüp orada eğitim vermekle görevlendiriliyor. Amerikalılar ismini söyleyemediği için ona Hi Jolly diye hitap ediyorlar. Buradan detaylı bilgi edinebilirsiniz. Sonrasındaysa bir daha ülkesine dönmeyip orada yaşamaya devam ediyor.

Romanda Avrupa topraklarında Türklere nefret besleyerek büyütülmüş, küçük yaşta hem öksüz hem de yetim kalmış, yaşamak için suç işlemek zorunda kalmış Mattie’nin başından geçenler uzun bir zaman aralığında anlatılırken, paralel kurguda Meksika’lı Nora’nın hayatında bir gün içinde gelişen olayları okuyorsunuz. Yazar burada zaman kullanımını da çeşitlendiriyor. Öte taraftan dikkatli okurun gözünden kaçmayan ve bir anlamda okumayı kolaylaştıran bir ipucu da var. Nora’lı metinlerin başında yıldız işareti, Mattie’nin bölümlerinde ise bölüm başlıkları kullanıyor.

Romanda gerçek bir hikâye temel alınarak hikâyeye kurgulandığı gibi büyülü gerçekçiliğin öğelerinden de faydalanılıyor. Paralel akan her iki hikâyede ölülerle konuşan ana karakterler var. Bunlar tıpkı Marguez’in romanlarındaki gibi her ne kadar gerçeğe aykırı da olsalar kurgu içinde hiç de akıl dışı durmuyorlar. Bu akış kahramanların duygu durumları çerçevesinde kabul edilebilir inandırıcılıkta varlık gösteriyor.

İşte orada gördüm onu: Tabiat ana kadar çıplak bir kadın. Ağaçların arasında kıpırtısız duruyor, saçları omuzlarından aşağıya dökülüyordu. Doğrudan bana baktı. Sonra bakışları sana, senin abesliğine yöneldi – bildiğin gibi ölülerde de şaşırabiliyor. Biraz sonra daha iyi görebilsin diye seni yan çevirdim. Yüzü ve omuzları ince kesik yaralarıyla doluydu, göğsüne bıçağın saplandığı yerde kan olduğunu tahmin ettiğim kara, hayaletsi bir madde parlıyordu. Ötekiler de oradaydı, daha geride, ağaçların arasında. Yaşlı adam eğilmiş toprağı eşeliyordu.

Birbirlerinin yanından geçip gidiyorlardı, anne, küçük kız, yaşlı adam – orada durmuş elimde koşumların, saçımda nefesin bakarken, ölüleri görmeye başladığımdan bunca yıl sonra ilk kez bir şey fark ettim; daha önce onları hep teker teker görmüş, anlamamıştım: Birbirlerinin varlığından haberdar değildiler. Ansızın korkunç ölümleri bu mekândaki en az kasvetli şey gibi göründü bana. Yaşayanları görebiliyorlardı, ama birbirlerini göremiyorlardı. İsimsiz, gömülmemiş, apansız şaşırtıcı karanlığa terk edilmiş, kalktıklarında kendilerini yapayalnız bulmuşlardı. syf. 171

Bu tarihsel romanda bana kalan şey inanılmaz bir okuma deneyimiydi. Bu romanın hakkını vermek için bir süre sonra tekrar daha okumaya karar verdim. Amerika’nın tarihini çocukluğumda izlediğim Hollywood filmleriyle öğrenmiş sonradan tüm bunların birer yalandan ibaret olduğunu fark etmiştim. Osmanlı’dan nefret eden Yugoslavya coğrafyası üzerindeki izlerini araştırmak, göç denilen kavramın neredeyse insan varlığıyla birlikte geliştiğinin farkına varmak, güç savaşlarının coğrafya ile bağımsız olduğunu düşünmek bana kalanlar oldu. İyi bir edebiyat, iyi bir çeviri, güzel bir baskı. Bugünlerde klasik metinlerden sıkıldıysanız biraz kendini zorlayın derim.

İyi okumalar,

KÜNYE

KİTABIN ADI: BOZKIR

YAZAR: TEA OBREHT

TÜRÜ: ROMAN

ÇEVİRİ: ROZA HAKMEN

YAYINEVİ: SİREN

SAYFA SAYISI: 383

YAZARIN DİĞER ESERLERİ: KAPLANIN KARISI, ROMAN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir