GÖKYÜZÜNE UZANAN MERDİVEN

Gökyüzüne uzanan merdiven

Bu aralar sırayla külliyat okumaları yapmaya gayret ediyorum. Bu okumalar planlı, bir arkadaş grubuyla oluyor ve çok da keyifli ilerliyor. Ancak elbette sınırlı zaman sorunsalı nedeniyle istediğim hızda gitmiyor. Bunların dışında da her ne kadar külliyat okuma listesinde olmasa da bir eserini okuduktan sonra biri daha, hadi biri daha diye diye ilerlediğim yazarlar da var. İşte John Boyne bunlardan biri. Daha önce buradan birçok kitabını anlatmışımdır. John Boyne’nu diğer birçok yazardan ayıran yönü hem yetişkin hem çocuk edebiyatına yönelik eserlerinin olması ve çok hızlı bir şekilde, neredeyse yayımlandığı ülkeyle paralel dilimize çevirilmesi. En çok bilinen eseri nedir diye hatırlatmak gerekirse elbette ki ÇİZGİLİ PİJAMALI ÇOCUK. Kendisinden benim okuduğum son romansa GÖKYÜZÜNE UZANAN MERDİVEN. Sevgili Füsun Çetinel’in tavsiyesiyle aldım ve okudum. Yetişkin edebiyatı kategorisinde olduğunu belirteyim. Etik, duygular, cinsel kimlik gibi bir çok konuyu işleyen sürükleyici ve düşündürücü bir roman.

GÖKYÜZÜNE UZANAN MERDİVEN, yazarları ve edebiyat dünyasını konu alıyor. Bir antikahraman yaratan yazar onun merkezinden hikâyesini kurguluyor. Maurice bir yazar olmak isteyen, bu alanda parlak bir niteliği olmayan gençtir. Bir gün çalıştığı kafeye dönemin ünlü yazarlardan Erich Ackermann gelir. Maurice kendini geliştirmeye çalışan bir genç yazar adayı olarak Erich’in tüm eserlerini okumuştur. Sohbet ederler ve aralarında bir dostluk gelişir. Zaman geçtikçe Maurice Erich için dosttan öteye geçer. Ona hem yardımcı olmak hem de arkadaşlığından faydalanmak amacıyla asistanı olmasını teklif eder. Böylece Erich’in yeni aldığı ödülün de etkisiyle davet edildiği yerlere onunla birlikte seyahat edecek ve edebiyat çevresini daha yakından tanıyıp, içine girebilecektir. Maurice kabul eder, işinden ayrılır ve Erich’in asistanı olur.

Bu noktada yazarın anlatıcı seçiminden bahsetmek istiyorum. Romanın başlangıcı Erich’in dilinden yazılmış. Olayları onun bakış açısından öğreniyoruz. Erich için Maurice değeri, ona nasıl içini açıp sırlarını anlattığı ve onu kırmaktan nasıl çekindiğine şahit oluyoruz. Ardından roman boyunca anlatıcılar, üçüncü tekil şahıs da dahil olmak üzere, romanın kurgusunu destekleyecek şekilde değişiyor ancak dikkatli gözle bakmazsanız hiç yadırgamadan okumayı sürdürüyorsunuz.

Maurice gittikleri bir davette yine başka ünlü bir yazar olan Gore ile tanışıyor ve bu adam Erich ile rekabet halinde olan biri. Maurice onun da tüm eserlerini, tarzını ve edebiyat dünyası içindeki yerini çok yakından biliyor. Bir yandan da Erich’in kendisine anlattığı sır dolu geçmişin hikâyesini dinliyor hatta ısrarla anlattırıyor.

Buraya kadar konuya bir giriş yapmış oldum. Bu kadarı yetsin. Sanırım Maurice’in bir anti kahraman olduğundan bahsetmiş olmam okuyacak olanların tahmin güçlerini harekete geçirmiştir. Bir de şundan bahsedeyim; Maurice’in en büyük hayali baba olmak.

Roman boyunca duygudan duyguya geçtiğiniz, tahmin edemeyeceğiz şeylerin gerçekleştiği, öfke duygunuzun sürekli kaşındığı ancak kesin hükümler de veremediğiniz bir metin okuyacaksınız. Ünlü olmak, yazmak mı iyi yazmak mı, başırı için her şey mübah mı, iyilik nerede biter kötülük nerede başlar? daha onlarca soruyla birlikte okudum bu romanı ben. Ve söyleyeyim sonuyla beni şaşırtı. Son yoktur, sonsuzluk vardır.

Keyifli okumalar dilerim,

NOT: KAPAK TASARIMI DAHA İYİ OLABİLİRDİ.

KÜNYE:

KİTABIN ADI: GÖKYÜZÜNE UZANAN MERDİVEN

YAZARI: JOHN BOYNE

ÇEVİRİ: EMİLİ İLEMRE

YAYINEVİ: DELİDOLU

BASIM YILI: 2022

SAYFA SAYISI:373

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir