GUNES CINAR SERGİ

istanbul sergi

İstanbul’un diğer adının kaos olduğuna inanlardanım. Çoğu zaman evden çıkmak istemiyorum. Burası çok kozmopolit bir şehir. Çok kalabalık. Çok farklı insanların bir arada yaşadığı bir yer. Aynı zamanda ortadoğu göçleriyle daha da farklılaşan bir şehir. En önemli özelliği ise maalesef eskiye tahammülü olmayan bir şehir. Şehir’i özne olarak kullanınca sanki bütün bu kötü fiilleri o gerçekleştirmiş gibi oldu ama öyle değil. Biliyoruz. Tüm kabahat yaşayanların. Çağın insanlarının.

Tüm bu olumsuzluklarının yanı sıra kültür ve sanatın da merkezi. Eğer biraz çaba harcarsanız rahatlıkla bir çok ücretsiz sanat etkinliğinin içine girebiliyorsunuz. Edebiyat söyleşilerine katılabiliyor, sergi gezebiliyorsunuz. Bugün çok etkilendiğim bir sergiden bahsetmek istiyorum.

istanbul sergi

BULUTLARDAN BAŞKA HER ŞEY

Genç sanatçı Güneş Çınar’ın “Bulutlardan Başka Her Şey” sergisi Beyoğlu Adahan’daydı. Kurgu ve gerçeklik arasında bir köprü kuran sanatçı insanı sanki Alice Harikalar Diyarı’nda bir gezintiye çıkartıyor. Mekan olarak Adahan’ın mahzeni seçilmiş. Böylece kara delikten içeri dalıyor ve diplere doğru yolculuk yapıyorsunuz. Mahzenin içinde ise sizi günümüzün karanlıklarıyla yüzleşmeye çağıran eserler bekliyor.

SERGİNİN TANITIM YAZISI NİLÜFER ŞAŞMAZER ‘DEN…

Sergiyi dolaşırken basamakların üzerinde iki sayfa A4 e çıktı alınmış metin buldum. ziyaretçiler için hazırlanmış bu metinlerden biri Nilüfer Şaşmazer’in sergi tanıtım yazısıydı. Gezeyemeyenler için bu metinden alıntılar yapmak istiyorum. Çünkü en az sergi kadar etkileyici bir metin kaleme alınmıştı. Yazı Walter Benjamin, Hikaye Anlatıcı eserinden bir alıntı ile başlıyor:

“bir zamanlar okula atlı tramvayla giden bir kuşak, artık bulutlardan başka her şeyin değiştiği topraklarda, çıplak gökyüzünün altına buluverdi kendini. Ve bulutların altında, şiddetli patlamaların, akıntıların ortasında kalakaldı küçük, korumasız insan bedeni.”

istanbul sergi

Sonra şöyle devam ediyor…

“Walter Benjamın’in iki dünya savaşı sarasında yazdığı bu cümle, insan eliyle ortaya çıkan felaketlerin karışısanda insanın durumunu özetliyordu. Güneş Çınar, bu alıntıdan yola çıkıp insanoğlunun bugünün dünyasındaki pozisyonunu temal alarak dünyanın geleceğine dair distopik bir hikaye anlatıyor. Belki de hikayeden ziyade “fabl” kelimesi bu serginin anlatısına daha uygun düşebilir; zira kente ait fragmanlar ve dokularla birleştirilen hayvan figürleri, insansız bir gelecek vizyonun tek kahramanları.

***

İsmini doğrudan Vanitas adlı ölü doğa resimlerinden alan 11 parçalık seri; 16.yüzyılda Hollanda’da ortaya çıkan, ölümün kesinliği ile dünya nimetlerinin geçiciliğini karşıt sembollerle işleyen resim tarzına referans veriyor. Dönemin işlerinin kaçılımaz imgesi, ölümün ve ölümülüğün sembolü kurukafalar burada yerlerini hayvan iskeletlerine bırakırken; iskeletlere eşlik eden değerli taşlarla süslü bir taç, kırmızı kadie ferde, kolçaklı saat gibi zenginlik sembolleri ile çiçek ve deniz kabukları gibi yaşamın güzel ama kısa oluşuna işaret eden imgeler bu dünyaya ait natürmortların parçaları haline geliyor.

istanbul sergi

***

…sanatçının doğup büyüdüğü şehir olan İstanbul ‘dan son derece gerçek manzaralı akla getiriyor: İnşaatların yarattığı titreşimler yüzünden toprağın altından çıkıp sokaktaki kedi mamalarıyla beslenen kirpiler, açılan çukurlardan fırlayan fare orduları, Boğaz’dan yüzerek geçmeye çalışan yaban domuzları birer kurgu değil, haberlerde gördüğümüz sahneler. Sonuçta bu sergide anlatılanlar bizim hikayemiz ve hikayenin nasıl sonlanacağı biraz da bizim elimizde…”

Gerçekten zihinde öyle güçlü imgeler bırakıyor ki sanatçı, insan sorgulamadan ve kendini yargılamadan edemiyor.

GÜNEŞ ÇINAR , İSTANBUL

1980 İstanbul doğumlu olan sanatçı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Heykel Bölümü’nü tamamladıktan sonra yüksek lisansını da aynı üniversitede tamamlamış. İlk kişisel sergisini 2010 yılında açan sanatçı İstanbul, İzmir, New York, Miami; Berlin, Basel, Pekin, Paris ve Salzburg’da grup sergilerinde ve fuarlarda bulunmuş. Güneş Çınar kent ve kentli kavramını, kent yaşantısı içindeki bireyin korku ve kaygılarını, çelişkileri ve metropollerin getirdiği belirsiz, hiyerarşik ve karmaşık yapı üzerinden sorgulama yapan eserler tasarlıyor.

SERGİ MEKANI ADAHAN HAKKINDA DA BİRAZ ARAŞTIRMA YAPTIM

Sergi mekanı beni çok etkiledi. Beyoğlu’nun arka sokakları bundan 10 yıl önceki halinden çok farklı. Çok şık mekanlar, sergi salonları, çafeler ve şarap evleri var. Bir zamanlar bu sokaklar akşamcıların sidik ve kusmuk kokularından geçilmez haldeydi.

adahan istanbul

Adahan bugünlerde otel olarak kullanılıyor. 1870 yılında inşa edilmiş. Asıl adı “Büyükadahan” imiş. Reklam sektörünün duayeni Jeffi Medina bu apartmanda doğmuş. Son derece lüks daireli apartman olarak inşa edilen han sonraları iş hanına daha sonra ise metrut bir yapıya dönüşmüş.

Ancak Beyoğlu’ndaki yenilenme çalışmala içinde yenilenen bina ekolojik bir otele dönüştürülüyor.Yapıda sentedik boya kullanılmamış. Konuklara verilen havlu ve çarşaflar yüzdeyüz pamukmuş. Sade bir dekorasyona sahip yapının mimarı düzenlemeyi yaparken dış cepheyi korumuş. Eski çini ve karolar sökülmemiş, tamir edilerek kullanılmış. Binanın en güzel özelliklerinden biri yağmur suyunun biriktirilerek sifon suyu olarak kullanılması. Ayrıca binanın teras katında şık bir lokanta yer alıyor.

İstanbul ve sergi sözkonusu olduğunda takip ettiğim bir site var onu da paylaşmak istiyorum. Bu site sayesinde İstanbul da yapılan etkinliklerden haberdar olmak çok kolay. İstanbul . net olan bu siteye buradaki linkten ulaşabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir